Gün Sonu Raporu...

Hepimiz bir yerlerden dönüyoruz evimize doğru. Kimi işinden çıkmış gidiyor,kimi bir buluşmadan dönüyor,kimi bir ziyaretten dönüyor. Ama hepimiz bir yerlerden dönüyoruz yuva dediğimiz yere. Sahiden her ev yuva mıdır? Her yuva ev midir? Bence değildir. Bazılarımız zorunluluktan dönüyor soğuk duvarlarla kaplı hiç yuva olmamış evlerine, bazılarıda heyecanla sıcacık yuvasına kavuşmak için heyecan doluyor. Tam o saatlerdeyiz İstanbulun iş çıkış saati denilen trafiğin saatlerindeyiz benim saatim 17:30. İşten çıktım servisteyim. Hem stresli bir günü atlatmaya hemde yuvama dönmemin verdiği huzurla içimi yumuşatmaya çalışıyorum. Hepimiz zorluklar ile savaşıyoruz bazılarımız bu metropol hayatından yakınıyor bazılarımız gerçekten de seviyor. Sıkışıp kaldığımız bir boomerang olarak adlandırıyorum bu metropol hayatını. Sabahın beşinde alarmla uyanmaya çalışıp iyi bir kahvaltı etmeye çalışırken asla o iyi kahvaltıyı edemeyip gün içinde atıştırdığın sağlıksız şeylerin öyküsü aslında. Uykusuzluk,kendine zaman ayıramamak,evine özlem,kendi iç huzuruna ve sağlığına özlem duymak... Bunların yanında özel hayatında olan olaylar ve onlara yansıttığın sağlıksız stres döngüsü.

Şimdi kulaklık kulağımda ve Teoman dinliyorum. Aa evet bir Teoman konseri olsada gitsek diyorsun. İşten çıkıyorsun konsere gitmek için belki kaç vesait yaparak gidiyorsun ama kendine de sosyal bir hayat sunman gerekiyor dimi? Koştur koştur gidiyorsun bir yerlere yetişmek için eğleniyorsun,yiyorsun,içiyorsun konser bitti saat gece 12. Bitti... ve sende bitkin bir şekilde evine gidiyorsun uyumaya sabah 5 de ki alarmla uyanıp robotlaşmış hayatına geri dönmeye hazırlanıyorsun. Zorunluluklarımız var, bakmamız gereken ailemiz,eşimiz,çocuklarımız belki annemiz, babamız ya da kendi hayat döngünü devam ettirmek için çalışmamız kazanmamız gereken zorunluluklar. Bu böyle olmak zorunda mıydı gerçekten? Bu kadar sağlığımızdan olana kadar 2 kuruş için kendimizi feda edecek kadar olmak zorunda mıydı? Düşünüyorum ve daha çok düşünüyorum. Yarın ki blog konumda bunu ele alacağım. 

Bu benim ilk blog yazım. 12 yaşından beri yazıyorum. Şiirler,aşk mektupları,hayata dair metinler aklınıza ne gelirse... Yazmayı çok seviyorum ve bu blog işini neden daha önce yapmadım merak ediyorum. Umarım duygularınızın fısıltısı olurum ve beğenerek okursunuz. Yarın ki yazım da görüşmek üzere...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Evlilik üzerine

Geçen Yıllar...

Aşk nedir?